­

Vegan Olmak Ya Da Olmamak, İşte Bütün Mesele Bu!

Ağustos 28, 2019

İnancım gereği et ve süt ürünleri yememde bir sakınca yok. Belirli hayvanların iyi muamele edilip, kesilip, ihtiyaç kadar yenmelerine müsaade edilmiş. Ekolojik dengede kimi hayvanların av olmasının kaçınılmaz olduğu gerçeği de bu izni destekler nitelikte. Hayvanların çektikleri acıların karşılığını öldükten sonra mükâfatlandırılarak alacaklarından da hiç şüphem olmadığından, yemek için hayvan kesmek bana canice gelmiyor. Yani hayvansal gıdalarla beslenmekle ilgili hiçbir problemim yoktu. Şimdi, esasen kimseyi yiyip yemediği şeyler üzerinden eleştirmek haddimiz değil. Lakin et yiyen herkese vahşi ve cahil muamelesi yapan kimi faşist veganlar yüzünden vegan olmakla ilgili çok da olumlu bir izlenim yoktu kafamda. Birkaç hafta önce Cowspricasy belgeselini izledikten sonraysa bu noktaya geldim: Vegan olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!


Bu belgeseli izlediğimde şok olmuş ve üstümde depresyon bulutlarıyla geziniyor haldeydim. Vakitsiz kelimeler’den okuyup sıkı sıkıya olmasa da, hayatım boyunca uygulayabileceğim şekersiz diyete başlamıştım şeker inanılmaz zararlı bir şey olduğu için. İşin kötüsü tatlıyı gerçekten çok seviyorum. Yani zaten şekersizlik benim için yeterince zorken bu veganlık işinin nasıl bir darbe olduğunu siz 
düşünün!

Üzerine hiç düşünmediğimiz tüketim alışkanlıklarımızın sonuçları böyle şaşırmama ve vicdan azabı çekmeme sebep oldukça şu kanıya vardım: çevreci bir yaşam suçluluk duygusunu arttırıyor. Öğünlerimden hayvansal gıdaları çıkarmam şu an için mümkün değil benim için. Ailemle yaşıyorum ve eti, tereyağını, sütü çok seven, tüketen bir aileyiz. Daha sonra izlediğim şu video da Cowspricasy’nin katı vegan-ekolojik anlayışının yapılabilecek tek doğru olup olmadığını sorguluyor. Hayvansal gıdalardan ölümüne kaçınmak yerine bitki temelli, dengeli bir diyetle de çevreci olunabileceğini söylüyor. Ben de en azından dışarıda yerken bu bilinçle hareket etmeye çalışıyorum ve evde akşam yemeğinde ne yiyeceğimizi oylarken etsiz şeyler seçiyorum. Ekolojik bir hayat sürmek söz konusu olduğunda ya hep ya hiç mantığından uzak durmamız gerek bence. Bu uğurda yaptığımız büyük küçük her şey kardır.

  
 Dipnot: Cowspiracy’de beni bu kadar etkileyen neydi?

Cowspiracy’de anlatıldığına göre, çevresel krizin en başı çeken sebeplerinden biri hayvancılık. Çünkü büyükbaşlar çıkardıkları metan gazı ile atmosferde sera gazı birikiminin en büyük destekçisi, yine özellikle büyükbaşların katı atıkları azımsanamayacak deniz ve kara kirliliğine yol açıyor ve yılda tüketilen temiz su miktarının büyük çoğunluğundan gıda için beslenen hayvanlar sorumlu. Brezilya Yağmur Ormanları kesilip yerine hayvan yemi yapmak üzere mısır/buğday vs dikiliyor ve böylece bu muazzam çeşitlilikteki eşsiz habitat yok ediliyor. Büyük çaplı endüstriyel balıkçılık hem yenebilen hem yenmeyen su canlılarının neslinin tükenmesine sebep oluyor çünkü yarım kilo yenebilen balık tutmaya çalışılırken yaklaşık iki kilo yenmeyen deniz canlısı ağlara takılıp ölüyor. Yani hiç gündeme gelmemesine rağmen balıkçılık deniz ve okyanusların sürdürülebilirliğini çok ciddi tehdit ediyor. Fabrika mantığıyla kurulan büyük hayvansal gıda üretim merkezlerindeki hayvanlara yapılan inanılmaz kötü muamele de cabası. Üstelik Türkiye’de kırmızı et üretiminin ne kadar az olduğunu hesaba katarsak, yediğimiz etlerin çoğunun ithal olduğu ortaya çıkıyor. Sonuç itibariyle, hayvancılık neresinden tutsak elimizde kalıyor. Belgeseldekinin aksine sürdürülebilir bir hayvancılığa inanıyorum ancak yine de bu et tüketimimizi elimizden geldiğince azaltmamız gerektiği gerçeğine etki etmiyor.

You Might Also Like

0 comments